Ana sayfa > Yazarlar > Gizem Cansu ARSLAN Psikolog > Başarıya Giden Yolda Hırs ve Azim

Başarıya Giden Yolda Hırs ve Azim

Başarıya Giden Yolda Hırs ve Azim

İnsanlar doğumdan ölüme kadar belirli motivasyonlarla yaşamlarına yönverirler. Davranışları inceleyerek motivasyon kuramını ortaya koyan Maslow’unİhtiyaçlar hiyerarşisi, insanın belirli ihtiyaçları tatmin ettikçe farklı ihtiyaçları tatmin etmeye yöneldiğini ve bu ihtiyaçların birbirleriyle etkileşim halinde olduğunu savunur. İhtiyaçlar Hiyerarşisinde fizyolojik, güvenlik ve sevgi ihtiyaçlarından sonraki basamak olan Saygınlık ihtiyacı özgüven, özsaygı ve başarı kavramlarını içerir. Çoğunlukla başarı elde etme ile ilişkilendirilen azim ve hırs kavramlarının sözlük anlamlarına baktığımızda azim sözlükte “Bir işteki engelleri yenme kararı” olarak geçerken hırs “Sonu gelmeyen istek” olarak geçer.

Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku anlamlarıyla sorun teşkil etmiyor gibi görünen hırs daha fazlasını başarma, sınırları zorlama ve yeni hedefler ortaya koyabilme gücü olarak değerlendirildiğinde insanı daha yüksek hedeflere yöneltmesi ve potansiyelini zorlayabilmesi bakımından faydalı görülebilir. Fakat hırs çoğu zaman kontrolden çıkıp geniş çaplı zararlara neden olabilmektedir. Hırsın psikolojik bağlamda Freud’a göre kişiliğin en ilkel ve en temel katmanı olan İd ile benzerliğine değinelim. İd, sonuçları ve süreçleri göz ardı ederek ihtiyaçların hemen doyurulması isteği anlamına gelen haz ilkesiyle yönetilir. Bir bebeğin acıktığı zaman neden acıktığına, nasıl doyacağına bakmadan karnı doyana kadar ağlaması örneğiyle açıklanır. Hırsa bakacak olursak asıl amaç neden olması gerektiğine, nasıl olması gerektiğine, başkasının istek ve ihtiyaçlarına bakmaksızın yalnızca kendi istek ve ihtiyaçlarının doyurulmasıdır. Tıpkı bir an önce amacına ulaşmak isteyen talepkâr ve dürtüsel bir bebek gibi.

Doğuştan itibaren var olduğu savunulan İd, 1 yaş sonrasında gelişen kişiliğin bilinçli ve akılcı katmanı olan Ego ile kontrol edilebilir. Özellikle 1-3 yaş döneminde çocuklar duyusal ve motor yeteneklerini kullanarak dış dünyayı keşfetmeye, kontrol etmeye çalışırlar. Bu döneminin sağlıklı şekilde yaşanması özerkliğin ve öz denetimin gelişmesine olanak tanır. Örneğin kanepenin üzerindeki oyuncağı almak için yönelen bir çocuk ilerlerken tekrar tekrar düşebilir, kanepeye ulaştığında oyuncağı yakalayamayabilir, farkında olmadan oyuncağı itebilir, ağlayabilir, vazgeçebilir. Çoğu zaman çocuk bir amaca yönelmişken ağlamasın, zarar görmesin, yaralanmasın, istediği olsun gibi düşüncelerle çocuğun çabalamasına izin vermeden ebeveyn tarafından oyuncak hemen çocuğa verilir. Böylece çocuk kendi becerilerini, düşünebilmeyi, çabalamayı, yenilgiyi, başarıyı, doyumu, öz denetimi, özerkliği ve daha birçok şeyi öğrenemeden amacına ulaşmış olur. Çocuk bir şey istedi ve hemen oldu. Bu şekilde ulaşılan bir başarı anlık doyumun ötesine geçemediği gibi her zaman her yerde her isteğinin her şartta her şeye rağmen olması gerektiği inancını, doyumsuzluğu, kontrolsüzlüğü yani hırsı tetikleyebilir. Çocukları bu şekilde sonuç odaklı yetiştirerek, yapamadıkça aşağılayarak, kıyaslayarak anlamsız rekabetlerin ve başarısız olmamak için her şeyi yapmaya hazır bireylerin önünü açmış oluruz. En ufak bir başarısızlıkla karşılaştıklarında da yıkıcı duygu ve davranışlar edinmeleri kaçınılmazdır.

Çocuğu küçük yaşlardan itibaren hırsa teşvik etmek yerine bir işin istenilen neticeye ulaşması yolunda sabır ve sebat göstermeyi gerektiren azime teşvik etmek başarıya ulaştığında uzun süreli doyum sağlayabilmesine sebebiyet verecek ve başarısızlıkla baş etmede güçlükler yaşamasını önleyecektir. Verdiğimiz örnekte çocuk kanepeye yöneldiğinde sabırla beklemek, düştüğünde kızmak ya da tutup kaldırmak yerine kendisinin kalkabilmesi için destek vermek, tekrar tekrar denemesi için cesaretlendirmek, çocuk uzanıp oyuncağa ulaşamadığında farklı yöntemler bulmaya teşvik etmek; hedefine ulaştığında ise yalnızca hedefe ulaşmasını değil düşüp tekrar kalkmasını, pes etmemesini, kararlı oluşunu, çabasını takdir etmek çocuğun kişilik gelişimine olumlu katkılar sağlayacaktır.

Bunu denizde seyir halinde olan bir gemiye benzettiğimizde geminin hedefi ve rotası olmalıdır. İlerlemesi için ise güçlü bir rüzgâr -güdü- olmalıdır. Gemi, rotasını korumak adına rüzgârı yelkeniyle -azim- karşılar, yönünü belirler. Güçlü rüzgâr yerini fırtınaya bıraktığında -ki bu dürtüdür- gemi alabora olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunu engellemek için denize atılan çapa - sabır- sayesinde gemi dengesini korur ve fırtınada savrulmaktan kurtulur.

Başarıya giden yolda ilerlemek için önce anlamlı bir hedef gerekir. O hedefe ulaşabilmek için bizi itecek olan kuvvet, hırs olduğu zaman hedefe ulaşmaktaki amaç anlamını yitirir ve yalnızca başarı sağlayabilmek olur. Başarıya ulaşıldığı zaman ise doyum ortadan kalkar, süreç koca bir hiç ile geçirilmiş olur. Başarısızlık halinde ise yıkıcı öfke gibi kontrol edilemez duygu ve davranışları beraberinde getirir. Bizi hedefe itecek olan kuvvet azim olursa amaç doğrultusunda kazanılan her başarı ve her yenilgi anlamlı hale gelecektir. Unutulmamalıdır ki başarılar yenilgilerle anlamlıdır ve her yenilgi bir başarıdır.

Gizem Cansu ARSLAN
Psikolog